Oyun dalımızın şimdi emekleme çağlarında olduğu 90’lı yıllara gerçek bir seyahate çıkartmak istiyoruz sizleri. Yerimiz İstanbul, kahramanlarımız öğrenciler, memurlar üzere bu kentin sıradan sakinleri ve karşımızdaki en son büyük düşmanımız ise karanlığını tüm kentin sokaklarına zerk etmek isteyen Pir Cehalet. Gelin yerli oyun kesimimizde unutulmaz bir yere sahip olan İstanbul Efsaneleri: Lale Savaşçıları’na bir göz atalım.
Öykümüz 90’lı yılların İstanbul’unda başlıyor. Toplumsal ve politik atmosferi her zamankinden daha karanlık olan Türkiye’nin tahminen de en net aynasında.
Oyunun ana karakterleri ise öğrenciler, memurlar, öğretmenler… Yani velhasıl bu kentin sakinleri olan, sokakta her gün rastladığımız beşerler. Özünde bizleriz.
Siliconworx grubu kısaca bizlere ‘bu kent kurtulacaksa bizler, kentin sakinleri sayesinde kurtulacak’ demek istiyor. Tüm karakterleri saymamız gerekirse az evvel bahsi geçenlere ek olarak irospalar, lavuklar, siliconianlar ve magandalar da seçilebilir sınıflar olarak maceraya dahiller. Velhasıl kentin ve hatta ülkenin çok çeşitli kesitleri Pir Cehalet’e karşı verilen savaşta omuz omuza durmaktalar. Karakterlerimizin silahları da en az sınıfları kadar bizden. Elinde T cetveli ile cehaletin ordusunun neferleri olan magandalar, yobazlar ve lavuklara karşı akına geçmiş bir öğrenciyi öteki oyunda göremezsiniz! Her sınıfın kendine nazaran avantaj, dezavantaj ve silahları var. Diyelim ki büyü yapmak istediniz, bu oyunda büyü yok, ‘vecizeler’ var. Düşmana stun atıp bir nevi uyutmak mı istediniz? ‘Uyu da büyü hırbo’ demeyi bir düşünün deriz.
Oyun önümüze fantastik olduğu kadar bir yandan da çok da gerçek bir İstanbul koyuyor.